eye
“Açgözlülük kalpten doğar. Bunu açıklayan bir Çin sözü vardır: “İnsan kalbindeki doyurulmamış açgözlülük, bir fili yutmak isteyen yılana benzer.”

Doğru kalp (gerçek kalp) veya başka bir deyişle doğru mizaç (gerçek doğa), başlangıçta ne saf ne de karanlıktır. Doğum sonrası bilinç, karşılaştırma gibi bir zihin alışkanlığına sahip olduğu için saflık-aydınlık ve kirlilik-karanlık arasında bir ayrım yapar. İnsan hayatının başlangıç döneminde, karşılaştırma isteği bir tür kendini koruma aracı olabilir. Sınırlı arzular hayatta kalma ve zihin sağlığı için gereklidir. Ancak kendimizi devamlı geliştirmez ve arındırmazsak, o zaman arzu ilk halinden değişiklik gösterecek ve şişirilmiş tutkular haline gelecektir. Açgözlü bir kalbin ve sınırsız tutkunun tohumunu sularken tekrarlanan döngülerin sonucunda, açgözlülük ve tutkular çok fazla büyüyecektir. Yaşamdaki tüm acıların temelinde bu gerçek yatar.

Açgözlülük acılarımızın sebebidir. Birçok psikolojik ve fizyolojik acıya neden olur. Basit bir dille söylersek, şöhret, sevgi, para, güç ve benzerleri için duyulan açgözlülük, açgözlülüğün temel dünyevi göstergeleridir. İnsanlar genelde şöhret, sevgi, para ve gücün ilginç ve mutlu bir hayatı garanti ettiğini düşünürler. Aslında tam tersi, bu tür tutkular, tek taraflı düşünce ve davranışlar acıya neden olur.

Pasifik Okyanusu’ndaki Blatter Adası’nı çevreleyen sularda özel bir balık türü yaşar. “Kral balığı” denen bu türün inanılmaz bir kabiliyeti vardır. Kral balığı doğuştan sihirbazdır. Pulları olup olmayacağına kendisi karar verebilir. Yaşamını pulsuz sürdüren kral balıklarının daha iyi, kolay ve sakin bir hayatları olur. Çünkü doğanın tasarladığı gibi bir yaşam sürerler.

Pullu kral balıkları, küçük balıkların kendilerine yapışmaları için sihirlerini kullanırlar. Bu küçük balıklar kendilerini kral balığının gövdesine yapıştırırlar. Başlangıçta kral balığı bu yapışan balıklara bazı yararlar sağlar. Küçük balıkların kullandıkları özel bir beden sıvısı salgılarlar. Ancak zaman geçtikçe bu sıvı küçük balıkları içine alır ve sonunda kral balığın üzerindeki pullar gibi olurlar. Bu pullar gerçek pul olmazlar tabii ki, sadece yapışan balıklardan oluşan bağlantılardır. Bu pullara sahip kral balığı, normal bir kral balığından dört kat daha büyüktür. Gençken, pullu olanlar pulsuz olanlardan daha muhteşem görünür.

Peki yaşlandıklarında ne olduğunu biliyor musunuz?

Kral balığı zamanla, bedenlerine yapışık küçük hayvanları tutma yeteneklerini kaybeder. Çok uğraşırlar ama insanlarda da olduğu gibi yaşlandıkça beden işlevleri zayıflar. Bu yapışık bağlantıları tutmaya ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hepsi teker teker dökülür. Ta ki kral balığı gerçek boyutuna dönene kadar.

Bir zamanlar heybetli olan kral balığının bu durumu kabullenmesinin ne kadar zor olduğunu siz tahmin edin! Uzun süredir tuttuğu pulları kaybettikten sonra, onlarsız nasıl düzgün yüzeceğini bilemez. Ayrıca çıplak gövdesiyle çevresine nasıl uyum sağlayacağını da kestiremez. Depresyona girer, kendini küçümser ve diğer balıkların önünde itibarını kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşar. Sonunda kendini öldürmeye karar verir. Kafasını kayalara vurur ve diğer balıklara bilerek çarpar. Kayalara vurmak ve başka balıklar tarafından ısırılmak canını yakar. Birkaç günlük uğraşı ve acının sonunda, kral balığı ölür.

Kral balığının ölümünü gören herkes bu sonun içler acısı olduğunu ve balığın hayatının en üst ve en alt noktaları arasında inanılmaz büyük fark bulunduğunu düşünür.

Şimdi, kendimize bakalım –insanoğlu. Benzerlikler gördünüz mü? Aslında, kral balığına çok benziyoruz. Ün, mevki, sahiplenme ve güç insanların diğerlerinden daha büyük ve önemli olduklarını zannetmelerini sağlıyor. Ama işin gerçeği, ne kadar tutmaya çalışırsanız çalışın bu şeyler sonunda sizi daima terk ediyor.

Bu hikâye ile herkesin şu gerçeği öğrenmesini istiyorum, yaşamdaki en önemli şey tutamayacağınız dış nesnelere takılıp kalmamaktır. Bu şeylerin önemli olduğunu düşünerek kendinizi kandırmayın.

Şöhret, sevgi, para ve güç; bu dört tip açgözlülük insanların acılarının temel nedenleridir. Mutluluk, ne kadar çok şeye sahip olduğunuza değil, ne kadar az yakındığınıza bağlıdır. Kişi gerçek mutluluğa sadece bağlarından kurtularak ve açgözlülüğü terk ederek ulaşabilir. Yukarıdaki açıklamalar çok basit. Geliştiriciler bu açıklamaların gerçek özünü algılarsa, bunun gerçekten faydasını görürler.”

Alıntı: Emei Geleneği 13. Soy Sahibi Büyük Usta Fu Wei Zhong, Şifa Sanatları