spiral galaxy Messier51_sRGB

“Evrenimiz Büyük Patlama, yani “Bing Bang”den sonra oluştu. Bu evrende, farklı uzaylarda görünen veya görünemeyen on milyardan fazla dünya bulunmaktadır. İnsanoğlu tarafından bilinen dünya ve gök cisimleri bir gökkube içinde bulunmaktadır. Bu gökkubbe çok boyutlu, görünebilen dünyalardan biridir. Günümüzde insanoğlunun Emei Qigong’un boyutsuz olarak adlandırdığı uzaylar hakkında çok az bilgi ve kavrayışı bulunmaktadır. Bu uzaylara örnek olarak kara delikler ve zamanın herhangi bir işlevinin olmadığı astral dünyalar verilebilir.

İnsanoğlunun en yakın ilişkide bulunduğu gökkubbe sınırları olan bir uzaydır. Dünyada ve bu gökkubbede yaşayanlar olarak insanların bu uzay hakkındaki mevcut anlayış ve incelemeleri, uzayın sınırları ve insanların zaman ve uzay kanunları konularındaki dar görüşleri nedeniyle kısıtlanmaktadır.

Modern astronomi ve alan fiziğine göre, gökkubbe devasa bir alan nesnesidir. Devasa gökkubbe kitlesinin ve içindeki küçük bir alan nesnesi olarak dünyanın ekseni hizalanmış durumdadır. Dünyanın ve gökkubbe kitlesinin güney ve kuzey kutupları -güney ve kuzey alan kutupları- düz bir doğru üzerinde yer almaktadır. Bu iki gökkube kitlesinin alan kutuplarının birbirleri üzerindeki etkilerini göremesek de enerjilerini ya da “qi”lerini ölçebiliriz. İnsanın enerji alanının ekseni de güney -baş- ve kuzey -ayaklar- alan kutuplarına sahiptir. Bu son derece küçük alan nesnesi, yani insan bedeni, gökkubbe kitlesi ve dünyanın enerjisinden büyük ölçüde etkilenir. Bu etkileşim insan yaşamının tüm ilerleyen programını, başka bir deyişle hayatındaki olayları etkiler. Bu konu Seviye II eğitimi “Yaşamın İlerleyen Programını Değiştirmek”te ele alınmıştır.

İnsanoğlunu etkiledikleri için zaman ve uzay kanunlarını, ayrıca gökkubbe kitlesinin dünya ve dünyanın da insanoğlu üzerindeki etkilerini anlamalıyız. Ne yazık ki insanlığın gökkubbe kitlesinin zaman ve uzay kanunları üzerine anlayışı günümüzde oldukça belirsiz, sebeplerini bilmeden sadece bir dizi etkileşimin haberini verebiliyor. Üstelik görünmeyen dünyayı da hiç dikkate almıyoruz. Başka evrenler söz konusu olduğunda ise bu evrenlerin varlıklarını halen tartışma aşamasındayız.

Emei Qigong’un bu konulara yaklaşımı modern bilimden farklıdır. Diğer Doğu gelenekleriyle ortak olarak Emei Qigong da evrenin kanun ve gerçeklerini iç görüş yoluyla keşfeder. Oysa modern bilim bu kanun ve gerçekleri dışarıdan keşfetmekte, hassas deney ve ölçümlemeler yapmaktadır.

Bunu anlamak için insanoğlunun doğanın bir parçası olduğunu ve doğa kanunlarıyla kuşatılmış olduğunu hatırlamak gerekir. Ayrıca buna ek olarak Doğu gelenekleri bizim modern bilim tarafından dış dünya olarak tanımlanan makrokozmosun mikrokozmosları olduğumuzu söylemektedir. Bu gelenekler bizim makrokozmosta bulunan enerjilere sahip olduğumuzu da belirtmektedir. Bu enerjiler bize benzersiz bir şekilde insana özgü gözüken özellikler katar: Yaratıcı düşünme kabiliyeti, ansızın gelen kavrayışlar, daha doğrusu Batı kültürünün baskıladığı, ancak Doğu kültürünün beslediği nitelikler. Dolayısıyla Emei Qigong gibi gelenekler, insanoğluna birçok fayda sağlamak için evrenin doğal enerjilerinden veya “qi”sinden nasıl yararlanacağımızı öğretir.

Batı geleneklerinin ve modern bilimin başlangıç ve bitiş noktaları aynıdır. Ancak ikisinin de kendine ait yolları vardır ve bu yollar tıpkı bir topun dikişleri gibi kıvrılarak birbirinden ayrılır. Yolun orta noktasına ne kadar yaklaşılırsa, bu içsel ve dışsal yaklaşımlar birbirinden o denli uzaklaşırlar. Biz hâlâ orta noktaya ulaşmayı beklemekteyiz. Her iki yaklaşım da bu noktayı aştıktan sonra aralarındaki fark gitgide azalacak. Farklı yollardan da gelseler, birleşip sonunda aynı istikamete ulaşacaklar.

Emei Qigong’a göre iki yol da yanlış değildir. Yaklaşımlarının zıt olduğunu buna rağmen birbirlerini bütünlediklerini düşünmektedir. Bazı uç düşünce okulları modern bilimin yanlış yöne gittiğini ve materyal bolluk getirmesine rağmen insanlığı aynı zamanda felaket bir yıkıma sürüklediğini düşünmektedir. Modern bilimsel düşünceyi temel alan bazıları ise, görünmeyen dünyaya ait var olan birçok fenomeni sadece görünmez oldukları ve bulunduğumuz bu zaman diliminde kanıtlanamadıkları için reddetmektedir. Bu iki iddia sadece yanlış olmakla kalmayıp sonunda kayıplara karışacaktır.

Modern bilim astral dünyanın uzayını sadece bir efsane olarak görmektedir. Bu durum, bilimin durduğu yerle ilgilidir. Bilim gerçeği aramanın kıvrımlı yolunda henüz orta noktaya yaklaşmamaktadır.

Evrenin ilk niteliği iyiliktir. Bu nedenle yukarıda belirtilen eğilimleri savunanların katılaşmış zıt fikirleri insanoğlunun doğal gelişimine kargaşa eklemekte ve evrenin iyiliksever doğasıyla çelişmektedir.

Yine de cesaret verici işaretler bulunmaktadır. Bazı biliminsanları, Emei Qigong’da detaylandırılan bilginin, kuantum fiziğinin en gelişmiş modern bilimsel teori ve bulgularıyla birçok benzerliği olduğunu keşfetmişlerdir. Örneğin kuantum fiziğinin kurucularından olan J. Robert Oppenheimer şöyle demiştir: “… Nükleer fiziğin bulgularında sunulan insan bilişinin genel kavramları aslında tamamen yeni, yabancı veya daha önce duyulmamış değildir. Bizim kültürümüzde bile belirli bir tarihi bulunmakta, ayrıca Budizm ve Hinduizm ideolojilerinde merkezi bir konumda yer almaktadır. Bizim keşfimiz, eski bilgeliğin belgelendirilmesinden başka bir şey değildir.

Emei Qigong’un tecrübe, algı ve kavramlarına göre evrenin boşluğu, izafiyet teorisinde tanımlanan vakum uzay ile inanılmaz derecede benzerlik göstermektedir. Üstelik, parçacık dünyasının her varlık formu da kuantum fiziğinin teorilerinde tanımlanmaktadır. Bu formlar bağımsız fiziksel varlıklar değildir; çok temel bir “boşluğun” anlık dışavurumlarıdır.

Emei Qigong’un ani aydınlanma halinde, zaman ve uzay hakkındaki tecrübe ve kavrayışa göre, bu iki kavram karşılıklı olarak birbirlerine nüfuz etmekte ve ayrılmaz bir bütüne dönüşmektedir. Zaman ve uzay arasındaki bu ayrılmaz bağ fizikte Einstein’ın izafiyet teorisinde kabul edilmiştir. Bu teoriye göre, zaman, üç boyutlu uzayda dördüncü boyut olmakta; zaman ve uzayın sürekliliğinde dört boyutlu bir alan oluşturmaktadır. Modern bilimin zaman ve uzayla ilgili bu teorisi Emei Qigong’un teorisiyle tutarlılık göstermektedir.

Günümüzde bazı modern biliminsanları, Emei Qigong gibi dünyaya holistik (bütünsel) bir bakış açısıyla yaklaşan Doğu geleneksel bilimleriyle ortak zemin bulmaktadırlar. Örnek vermek gerekirse, kuantum fiziğindeki “dalga parçacık ikiliği”nin tanımından tutun, matematikteki ikili sayı sisteminin buluşlarında ve biyolojide DNA’nın deşifre edilmesinde, modern bilim köklerinin kadim Çin yin-yang teorisi ve sekiz trigramda var olduğunu görmüştür. Ancak Emei Qigong ve modern bilim birbirini etkilemeye başlamış ve iki taraf da istekli görünüyor olsa da henüz bir evlilik söz konusu değildir. Çok boyutlu ve boyutsuz uzayların karşılıklı olarak birbirlerine nüfuz etmekte olduğunun onaylanmasıysa kesinlikle geleceği beklemek durmundadır.

Evren yaratılmadan önce de her şey nasıldı? Büyük Patlama’yı (Big Bang) ne tür bir kuvvet, enerji ve güç -hatta kim- oluşturdu? Dinler, felsefeler ve bilimlerin kendilerine ait cevapları var.

Dinlere göre tüm şeyleri, her şeye gücü yeten bir “Tanrı,” “Rab,” “Cennetin Kralı” veya “İlah” yaratmıştır. Eski ve geleneksel bilim ve felsefe her şeyin var olmayan “İsimsiz,” “Yol,” “Sınırsız,” “Doğum Öncesi Qi” ve “Başlangıç Qi’sinin Kaynağı” tarafından oluşturulduğunu açıklar. Modern bilime göreyse tüm bunlar parçacık füzyonunun bir sonucudur. İsimler farklılık göstermektedir, ancak enerjiler aynıdır.

Big Bang çok kısa bir anda gerçekleşmiş olabilir, ancak tüm işlem çok, çok uzun bir değişim ve devinim döneminden geçmiştir. Bu evrenin tarihine bakıldığında, Big Bang’in böylesine büyük bir ölçekte ve böylesine ustalıkta oluşan ilk enerji değişim/tepki süreci olduğunu görebiliriz. Ölçeği ve ustalığı herhangi bir insan dilinde ifade edilemeyecek ve açıklanamayacak kadar mükemmeldir.

Big Bang bir genleşme sürecidir. Evren sürekli olarak yaratılırken genleşen bir durumdan küçülen bir duruma ve ardından küçülen bir durumdan genleşen bir duruma geçmektedir. Bu değişim devam ettikçe, bu evrendeki her uzay da bu değişimi takip etmektedir. Ne var ki bir zaman gelecektir ve bu evren çok kısa bir an içinde yok olacaktır…”

Alıntı: Emei Geleneği 13. Soy Sahibi Büyük Usta Fu Wei Zhong, Şifa Sanatları