rejection

“Eğer kadercilik bir uç noktaysa, yaşamın ilerleyen programına dair olumsuz bir tutum da diğer uç noktadır.

Çoğu kişi bu kökten olumsuz tutumu savunurlar ve insan yaşamında önceden ayarlanmış bir program kavramını tamamen reddederler. Bu insanlar yaşamın ilerleyen bir programı olduğu inancını sürekli olarak inkar eder ya da bu fikre saldırırlar.

Bu bireylere göre, kadercilik ve yaşamın ilerleyen programına inanç arasında bir fark yoktur; onlara göre, yaşamın ilerleyen bir programı olduğu fikri kadim zamanlardan kalma bir hurafedir. Yaşadığımız yüksek medeniyette, bilimsel çağda, uyduların zamanında ve büyük biyolojik ilerlemelerin yapıldığı bir dönemde, yaşamın ilerleyen bir programı olduğunu inanmanın tamamen saçma olduğunu düşünürler.

Şimdi özgür olma ya da özgür olmaya çabalamanın zamanı olduğunu düşünürler. Yaşamın ilerleyen programına inanmak ise tıpkı tarih trenini geri döndürmek ve tekrar çıktığı perona sokmaya benzer.

Yaşamın ilerleyen programının bir çeşit enerji tezahürü olduğunu bilmezler. Ya diğer bir enerji uzayının varlığına inanmazlar ya da diğer bir enerji uzayının insanlar üzerindeki etkisinin önemsenir olmadığını düşünürler. Yaşamın ilerleyen programının bir çeşit enerji olduğu inancıyla dalga geçerler, bunu son derece çocuksu bir zan olarak değerlendirirler.

Bu insanlar yaşamdaki her başarı ya da kaybın bireyin çok çalışması veya pasifliğinin doğrudan bir sonucu olduğuna inanırlar. Eğer amansız uğraşlar sonucunda çok az bir başarı elde ettilerse, kendilerini yeteneksiz olmakla ya da yeterince çaba göstermemekle suçlarlar. Bir kişinin yaşamındaki gerilemenin ya da işlerin ters gitmesinin yaşamın ilerleyen programındaki enerjetik bir sapma olduğunu düşünmezler – onlara göre bu sadece kendi hatalarıdır.

Bu bireyler, onları etkileyen dış çevresel faktörlerin tamamen kontrol edilebileceğini düşünürler. “Gerçekçi” olarak adlandırdıkları bir tavır takınırlar ve sadece görünür şeylere odaklanırlar. “İnsan doğayı kontrol etme fırsatını yakalamalıdır” fikrini “insan doğaya galip gelebilir” fikri ile karıştırırlar. Anlamazlar ki, ne zaman kişi doğanın kurallarına itaat eder, o zaman şeyleri kendi yararına olacak şekilde geliştirme fırsatını yakalayabilir.

Hamarat bir şekilde çalışır, tamamen zaman tarafından işgal edilir ve çoğunlukla insan yeteneklerini abartılar -bu kendi yeteneklerini de içerir. Hareketleri şimdinin yararı ve geleceğin maddesel zevkleri tarafından emredilmiştir ve bu konuda tüm kazançlarını artırabilmek için çabalarlar.

Yaşamın ilerleyen programına karşı olumsuz bir tutum takınmak farklı insani durumlara yol açabilir. Bu fikre sahip çoğu kişi şimdinin taleplerini tatmin etmek için çok çalışır ve maddi dünyalarını zenginleştirmek için yorulamdan çaba gösterir. Yaşamın ilerleyen programına olumsuz tavır takınmış daha küçük bir grup ise kendi yeteneklerine ve yönlerini bulmalarına dair gerçekçi olmayan bir bakış açısına sahip olur; zevk âlemine dalar ve kıymetli zamanlarını boşa harcar. Bir de kendileri hariç hiç bir kimseye inanmayanlar vardır; hiçbir kısıtlama ve geri tepmeden korkmazlar. Geleceğe önem vermez; sadece şimdiki zamanda kendi refahlarını düşünürler. Şimdiki andan en fazlasını elde etme çabaları sonucunda ne edep ne de kanun tanımazlar. Gazetelerde okuduğumuz ya da haberlerde duyduğumuz gibi, sınır tanımayan bir suç eğilimi mevcut -her gün cinayet, hırsızlık, cinsel taciz ve dolandırıcılık vakaları gerçekleşiyor. Bu suçları işleyen kişiler öncelikle yaşamın ilerleyen programına dair inancı olmayanlardır. Bu inanç eksiklikleri neticesinde de bizzat bu tip risklere girmeye cesaret eder ve kanunları test ederler.”

Alıntı: Emei Geleneği 13. Soy Sahibi Büyük Usta Fu Wei Zhong, Yaşamın İlerleyen Programını Değiştirmek