polarity “Herkes acı çekmiştir. Hayatın olduğu yerde acı da vardır. Acı ve mutluluk daima birlikte var olurlar ve birbirlerinin zıttıdırlar. Eğer acı azsa, mutluluk çoktur. Mutluluk azsa, acı çoktur. Acı ve mutluluk aynı anda yaşandığında bile bu böyledir.

Zıtlar kutuplaşmalar olarak düşünülebilir. Duyguların deneyimi de dahil olmak üzere, kutuplaşmalar yaşam yolculuğunda hep vardır. Acı ve mutluluk arasındaki dönüşümler daimidir. Mutluluk bir anda ya da kademeli biçimde acıya dönüşebilir. Çin atasözü, “Aşırı mutluluk hüzün getirir,” bunu anlatır.

Acı da bir anda veya kademeli biçimde mutluluğa dönüşebilir. Bu durumu ifade eden Çin sözleri arasında “gözyaşları arasından gülmek” ve “şanssızlığın derinliklerinden mutluluk doğar” sayılabilir.

Acı ile mutluluk arasındaki daimi dönüşümler aslında pozitiftir. Bu duygular sadece tek bir yönde büyüseydi -mesela kişinin tek hissettiği acı olsaydı ve bu acı zaman geçtikçe daha da aşırı olsaydı- insan yaşama isteğini kaybedebilirdi. “Ölmeyi isteyecek kadar acı duymak,” Çin atasözünün ardındaki anlam budur. Bu nedenle acı ortaya çıkmadan önce onu önlemek için yapabileceğimiz ne varsa yapmalıyız. Acı çoktan ortaya çıkmışsa, en iyisi pozitif bir yön ve/veya sonuca yönelik çalışarak onu en kısa zamanda ortadan kaldırmaktır.

Gündelik yaşamda iki tür mutluluk yaşarız. Birincisi şöhret ya da kazanç edindiğimiz anda hissettiğimiz psikolojik sevinç. Tutkuları tarafından ele geçirilmiş durumda, insanlar bu basit mutlulukla yetinmezler. Genel kurala uyar, daha büyük ve daha kuvvetli mutluluk hisleri aramaya devam ederler. Bu genişleme esnasında acının tohumları atılır.

Mutluluğun ikinci türü cinsel ilişkiden kaynaklanan ve özellikle cinsel orgazm süresinde yaşanılan hoş hislerdir. Genellikle fizyolojik olarak ortaya konur. Ancak cinsel orgazmın mutluluk hissiyle birlikte, açıklanamaz bir tür acı olmak zorundadır. Kişide meydana gelen kimyasal değişimler tarafından üretilen psikolojik hisler ve fizyolojik sürecin mutluluğu bu acıyı ortadan kaldırır. İnsanlar acıyı hissetmezler, çünkü acı o anda mutluluk olmuştur. Acı ve mutluluk neredeyse aynı anda meydana geldiğinde, mutluluk önce ortaya çıkmışsa, ardından gelen acı örtülür ve hissedilmez. İşte o anda, acı mutluluğun gölgesi gibidir. Mutluluğu genellikle takip etse de acı mutluluğun doğasını değiştirmek için ortaya çıkamaz.

İnsanların bilgileri, düşünme tarzları, düşünme süreçleri, tercihleri ve güdüleri farklı olduğundan; kişilerin aynı olay, zaman ve yer hakkında genellikle farklı algıları vardır. Tabii ki farklı algılar farklı duygusal tepkiler doğurur. Algı, temel olarak beş duyu organı -gözler, kulaklar, burun, dil ve beden- tarafından toplanan bilgilerden oluşur.

Algılarımızın bilincine varma ve onları düşünme aşamasındaki zihinsel süreçler bir anda meydana gelirler ve hemen akabinde duygusal tecrübeler ortaya çıkarırlar. Ancak algısal tecrübe ile duygusal tecrübenin farklı özellikleri vardır.

Algısal tecrübe bölgesel olabilir veya tüm beden tarafından tecrübe edilebilir. Algı, bedenin herhangi bir kısmına veya bir iç organa aitse, acı bölgeseldir. Bu tür algılar arasında baş ağrıları, bacak ağrıları, el veya ayak uyuşmaları, açlık, susuzluk vb. vardır. Aksine düşük kiloda olma, aşırı kilo, bencillik, denge vb.’nin neden olduğu acı veya mutluluk genellikle tüm bedeni kuşatır.

Duygusal tecrübe farklıdır. Her zaman tüm varlığa ait bir tecrübedir ve bölgesel olarak oluşmaz. Örneğin eliniz ya da ayağınız mutluluğu hissedemez veya mideniz korkuyu yaşayamaz.

Duygusal tecrübe ve algısal tecrübenin hisleri de farklıdır. Algısal tecrübe bir beden hissi içerir, oysa duygusal tecrübe tüm organizmanın veya iç organların hissini içerir.

Algısal tecrübe acı ve/veya mutluluğun doğrudan hissedilmesidir. Duygusal tecrübe ise acı ve mutluluk arasındaki dönüşümün bilincine varmaktan kaynaklanan dolaylı histir.

Geleneksel Çin teorisi insan duygularını yedi sınıfa ayırır: Neşe, öfke, endişe, aşırı düşünme, üzüntü, korku ve şok.

Bu teori algıyı da iki geniş kategoriye ayırır. Birincisi fizyolojik algıdır. Kırgınlık, uyuşma, üşüme, şişkinlik, ağrı, sıcak basması, kramp girmesi ve seyirme gibi hisleri içerir. İkinci kategori, yani bilinçli algı, hafiflik, ağırlık, büyüklük, küçüklük, yükselme, alçalma, parçalara ayrışma ve dertop olma gibi hisleri içerir.”

Alıntı: Emei Geleneği 13. Soy Sahibi Büyük Usta Fu Wei Zhong, Şifa Sanatları