“Çin Kozmolojisi’nde enerjinin tanımı Wuji ile başlar. Wuji sınırı olmayan demektir, potansiyeldir.
Wuji’yi Taiji takip eder, büyük sınır demektir.
Büyük Patlama ile enerji Wuji halinden Taiji haline, yani saf potansiyel doğum öncesinden doğum sonrası hale geçiş yapar…
Taiji dairesel bir hareketle büyük sınırı çizer. Rakamsal olarak 1’e karşılık gelir. Tıpkı elif harfi gibi noktadan başlar ve düz bir çizgi halinde uzanır. Çizgi düzdür ancak hareketi daireseldir.
Taiji yaratılış kanunu olarak dualiteye dönüşür ve ikiye ayrılır. Bu, Yin Yang’dir, rakamı 2’dir. Yin ve Yang birbirinin zıddı ve tamamlayıcısıdır. Yin doğası gereği yumuşak ve içsel, Yang doğası gereği güçlü ve dışsaldır. Kadın Yin, erkek ise Yang’dir.
Yin Yang’den, Gök, Yer ve İnsanlık doğar. Bu, 3’tür. Evrenin üç katmanını oluşturur.
Evrenin üç katmanı dönüşüme devam eder ve dört yönü oluşturur, rakamı 4’tür. Kuzey, güney, doğu ve batı. Her şey dört yöne tabiidir.
Dört yönün enerjisi ise merkezi de dahil ederek beş elementi oluşturur. Beş element evrensel enerjileri temsil eder. Su, Ağaç, Ateş, Toprak ve Metal. Yaşadığımız dünyada bu enerjilerin maddesel hallerini görsek bile, bilmemiz gerekir ki asıl olan maddeden önce var olan enerjidir…
10 rakamı Göksel Kökler ve 12 rakamı Yersel Dallar’dır. Gök ve Yer enerjisi birleşip zamanın enerjisini oluşturur. Bu ister kişinin doğum zamanı, ister şimdi içinde bulunduğu zaman olsun, enerji Gök ve Yer’in uyumu ya da uyumsuzluğu ile devinir.
İnsan bu devinimi tıpkı günler ve mevsimler gibi yaşamdaki değişimler vasıtasıyla görebilir…
Değişim ve dönüşüm yaşamın doğal döngüsüdür.
Beş element sisteminde doğurgan ve baskılayan döngü sistemleri vardır. Bu döngüler enerjilerin devinimini sağlar. Bazen birbirlerine hayat verir, bazen kontrol eder bazen de yok ederler…
Elementlerin doğurgan ve baskılayıcı döngüleri, gelişimeyi ve dönüşümü sağlar.
Her iki etki de bağımsız, tamamlayıcı ve yararlıdır. Tıpkı bir paranın iki yüzü gibi birbirlerinden ayrılamazlar. Eğer doğurganlık olmasaydı, şeyler doğup gelişemezdi. Eğer baskılayıcılık olmasaydı, şeyler sonsuz bir şekilde gelişir ancak dönüşemezdi, bu nedenle de denge ve uyum olmazdı.
Geleneksel Çin felsefesi, elementlerin arasındaki döngüleri inceleyerek uyum olup olmadığını tanımlar.
Yaşamda her şey beş elemente göre kategorize edilirler.
Ağaç enerjisi doğası gereği yukarı doğru hareket eder ve dışa doğru açılır, tıpkı bir ağacın dallarını büyütmesi gibi. Bağlantılı duygusu öfke, manevi karakteri merhamet ve iyikalpliliktir.
Ateş enerjisi doğası gereği yukarı doğru hareket eder ve dağılır, tıpkı yanan bir ateş gibi. Duygusu mutluluk, manevi karakteri görgü, edepliliktir.
Toprak enerjisinin hareketi doğası gereği yükselir, alçalır ve birleştirir. Duygusu endişe ve aşırı düşünme, manevi karakteri güvendir.
Metal enerjisinin hareketi doğası gereği kısıtlayıcıdır ve açılır. Duygusu üzüntü, manevi karakteri adalettir.
Su enerjisinin hareketi doğası gereği aşağı düşen ve toplayıcıdır. Duygusu korku ve şok, manevi karakteri bilgeliktir.
Zamanın Enerjisi
İnsan zamanı saatler, günler, aylar ve yıllar ile ölçer. Saatin içinde bulunan küçük birimler dakika ve saniye hissedilmesi daha zor olan zaman birimleridir.
İnsan için saatler bazen ilerlemez olur, bazense zaman su gibi akıp gider. Zamanın ölçümü mekanik olsa da hissedilişi kişiye ve duruma göre görecelidir.
Yaşamda zaman ise bireysel ve kitleseldir. Bu dünya üzerinde ortak bir yaşam süren bizler hep birlikte aynı gece ve gündüzü yaşar, aynı yılı bitirir ve yenisine başlar, bölgelere göre aynı mevsimlere tabi oluruz.
Her ne kadar zaman bizim için aynı imiş gibi gözükse de zamanın etkileri bireylere göre değişkendir.
Her kişi doğumu itibariyle kendi beş element deposuna sahiptir. Elementlerin arasındaki ilişkiler kişinin mizacını oluşturur ve yaşamın ona sunduğu enerjilerin neler getireceğini işaretler.
Bazıları için yağmurun yağması güzelken bazıları güneşin açmasını beklerler. Bazıları en ufak bir esintide hastalanırken bazıları sert rüzgarlarla yelken açmanın coşkusunu yaşarlar.
İnsan zamanın enerjisini anlayabilmek için kendi enerjisini tanımak zorundadır. Bu anlayış ve farkındalık yaşamı anlamasına, karşısına çıkan zorlukları daha kolay atlatmasına ve ders almasına, elde edeceği kolaylıklarıdan kendisine pay biçerken de bunların aslında kendisine yaşamın sunduğu birer hediye olduğunu kavramasına yardım eder.
İnsan yaşamın tüm devinimini kavradığında bir nebze olsun aydınlığa kavuşur ve yaşamdaki yolunu bulur, bu yolu nasıl uyumla ve sabırla kat edebileceğini öğrenir.
Her yaşam öğrenmek içindir, her birey gerçek bir insan olma yolundadır.“
Yazan: Saba Melike Belkıs Doğar
Leave A Comment